yaşamın kendisi bile

seni anlatmak için var

...

konuşmak istemiyorum belki de

istemediğimden değil aslında

bilemediğimden ne konuşacağımı

ne konuşulur ki

on seneden sonra

sesini duymayalı

hal hatır hafif kalır

sihrini bozar o anın

işlerin durumu da öyle

hala güzelsin veya

hiç değişmemişsin 

(ki herkes değişir)

de aynı

özlenen

beklenen

ama konuşulamayan bir an

ne içersinin cevabı

belki de 

ortama en uygun soru

sesini duymak için

tabi cevap vermemen

ihtimal dışı değil

aslında biliyorum ne içtiğini

derinine bakmak gözlerinin

hep baktığım zamanlardaki gibi

telefonlar çalmasa bari

ne düşüneceğini

ne konuşacağını 

ellerini nereye koyacağını

bilememek

aman sakın

normale dönmesin bu an

normal neyse artık

dursun zaman

dursun işte

konuşmak istemiyorum belki de

istemediğimden değil aslında 

  ...

görmek seni

artık bir eylem değil

düş oldu

...

bir gece

yarısını geçmişken

ve de ben

başka yataklarda yatıyorken

şehrimde

ve de aramışken 

seni kadehlerde

bütün gece

bir mesaj senden

"gelebilir misin?"

"gelemezsin"

gelirim, gelirdim

geldim

...

Soner' in gecesi

canlı müzikti seninle

ilk gittiğimiz

sen, elbisen

ve içtiğimiz

küçük masa

hepsi hafızamda

...

gene rüyamdaydın

geçen gece sen

defalarca olduğu gibi

uzaktaydın

yanında en sevdiğin

sana doğru geliyordum

çok uzun değildi yol

ama

hızlı ilerleyemiyordum

bir türlü

sense

bana doğru gelmiyordun

belki de gelemiyordun

bilmiyorum

ama bana el sallıyordun

sonunda ulaştım sana

ama

sarıldım mı hasretle

hatırlayamıyorum

uyanmışım

...

yenilgilerim oldu

az da değil

kaldıramayacağı kadar

birçok kimsenin

sebebini düşündüm

zaman zaman

bulduğum:

içtenliğimden

samimiyetimden ve 

tedbirsiz güvenimden

aldığım yaralardı

kulağına fısıldasam

birşeyler

ne olursa

ama sonu

‘seni seviyorum’la bitsin

...

herşeyini alabilirler

senin

ama

kimsenin senden

alamayacağı şeyler

zenginliğin yani

kalbinde

ve de

aklında

olanlar

...

zamanın eli değerse

seven kalbe

hiç iyi değil

çünkü

çok çabuk geçiyor

zaman

...

bazı insanlarda

nasıl bir hüzün var

en çok da

gözlerde ve

dudaklarda

bu ikisini Tanrı

birbirine nasılda

uyumlu yaratmış

...

zincir var

ayaklarında herkesin

bazılarında ipekten

kopabilir kolayca

bazılarında ketenden

kalın, imkansız değil

ama zor

bazılarında ise

demirden

istesen de

koparamazsın

kendi kendine 

...

aşkta hesaba katılır bir sefalet

var

...

Ehil olmayan insanlara sabretmekle geçti zaman

...

sen

hiçbir zamana ait değilsin

sen

her zamana aitsin

...

sabah olmuşum

ben

akşam olmuşum

ben

ama hep

özlemişim seni

ben

 ...

herşey bir hayaldi

senden önce

gerçek oldu

senden sonra

...

göremiyorum

ama hissediyorum

...

takılı kaldım

ömrümün bir kısmında

uzun yaşayıp da

hiçbir ana

takılıp kalmayanlara inat

takılı kaldım

ömrümün bir kısmında

bir çiçekte

bir sohbette

Harım da

varlığında

yokluğunda

üzerine giydiğinde

giymediğinde

dudağının kenar çizgisinde

gözünün renginde

sigaranda izmaritinde

ilk günde 

son günde

yazdığında

yazmadığında

takılı kaldım

ömrümün en önemli

kısmında

sende

...

yakaladım

bana en yakın uykuyu

ve içinde

pek de alışık olmadığım

duygu dolu rüyaları

evinin önünde dolaştığım geceleri

sokaklarda araba içinde uyumaları

yakalarken sabah ışıklarını

sonra

elbiselerin girdi araya

her detayı aklımda

sonunu bağladım rüyanın

birlikte uyuduğumuz gecelerle

ve uyandım gerçeğe