yaşamın kendisi bile

seni anlatmak için var

... mi? mı? mu?

bir fırtına çıksa

sanki

düzelecek (mi) herşey

kaosun aksine

buluşturacak (mı) bizi

hayat

alay (mı) edecek

bizimle

düzene rağmen

olur (mu) yapacak

bizdeki mümkün olmayanı

göremeyen gözler görür (mü?)

tutamayan eller tutar (mı?)

 

...

Ruhumun kumandası bende mi?

  ...

  sen içime çektiğim nefessin

  işte ondan

...

bir şeye dönüşmem lazım

her gün girip çıktığın

yediğin içtiğin

çalıştığın mesela

bir yerde

çoğu zaman

farkında bile olmadığın

bir şeye

bir eşya bir çiçek bir halı

belki değeri olan bir çakmak

sigaranı yaktığın

belki de yırtıp atmayacağın

bir kağıt parçası

ama gözünün önünde

ben

ama gözümün önünde

sen

...

sensiz

ne çok geldim şehrine

illa görme kaygım yoktu

ya da haberli gelmek

sen benden habersiz işte,

alışverişte, evde

veya

sigaranı içiyorken

duman duman mutfakta, balkonda

bense

şehrinin, senin nefesin karışmış

sokaklarında, caddelerinde,

kaldırımlarında yürüyordum;

havasını, havanı içime çekiyordum

ve de bulunabiliyorsa

bir yerlerde araban

sana ait bir şeye dokunmanın

yaşıyordum heyecanını

ilk günkü gibi, son günkü gibi

...

birbirimizden

izler taşıyor bedenlerimiz

benimkilerin bir tanesi

gözümün çok önünde

her baktığımda soluma

onu, yani seni görüyorum

...

herşey

buğulu ve soğuk

bir Ocak günü

telefona gelen

berrak ve sıcak

bir mesajla başladı

bayramdı

her anlamıyla

...

ve kapısını açtım

gözden uzak

olduğumu zannettiğim

evimin;

karşımda sen !

...

bir keresinde

geldiğimi bilmeden sen

gene şehrinde ben

alıyorken

delice bir özlemle

havanı içime

dayanamadım aradım seni

şaşırmış sesin kulaklarımda

ve sonrasında

mesajın geldi

"senin burada olman

heyecanlandırıyor beni"

...

bir ilkbahar akşamı

yolda 

bilinen

veya hiç dikkati çekmeyen

bir istasyon,

benzinci (derler ya)

uğrandı

sevgilisi (o sırada değildi)

kıyafet değiştirsin diye

sonrası

yalısı birşeylerin

...

kaybolsun istemedim

azalan hafızalarda

günlük telaşlarda

unutulan

veya unutulmaya meyilli

geçmişlerde

veya dün dündülerde

yazmam onun için

okunursa tabii

...

hatırlıyorum seni

ilk defa gördüğüm günü

çok tanıdıktı yüzün

ve de ben

o an anlayamadığım

bir heyecan

ve de

bir sakarlık halindeydim

ancak bu kadar olurdu

elim ayağıma dolaşırsa

bir an önce

oradan uzaklaşmam lazımdı:

uzaklaştım 

ve o an anladım

hayatımın değiştiğini

kalbime

hiç çıkarmamacasına

birisi yerleşmişti

... birisini tanışmadan önce de sevebilir miydiniz?

...

geçmişte

önemli olan

birçok şey

anlamını yitirdi

ama

kalanlar

çoğunlukta

...

parmaklarım

yüzünde gezinse

her kıvrımı

her detayı

tekrar hissetsem

ezberimi sınasam

...

gerçekler unutur mu?

...

güneşle kar

siyahla beyaz

soğukla sıcak

sevgiyle aşk

ihanetle sadakat

dürüstlükle adilik

gelecekle geçmiş

dünle bugün

hesaplaşmaya başlamış

ne mi oldu?

gün aydı

hergünkü gibi

...

aşık söylemiş:

"küçük bir dünyam var benim" diye

benim de

aklım kalbim ve anılarım

aklımdaki acıları

vücudum çekiyor

seni yeterince

sevememişim diye

...

Dünya çok vahşi bir yer haline geliyor

sonunda kötülüğün kazanacağını düşünenler:

"olmasın"dan mı? yoksa "olsun"dan mı?

...

aşk gücsüz olmaktır

bu net!

...

rahatla ben buradayım